Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki hiçbir anne baba çocuğunun kötülüğünü istemez. Çocuğum kızamık olsun, zatüre olsun, ya da sakat kalsın ölsün diye uğraşmaz. Aksine çocuklarımıza gözümüz gibi değer veririz. Onların kıllarına zarar gelebileceği düşüncesi dahi uykularımıza kaçırmaya yeter. O yüzden anne babaların aşı yaptırmama ya da aşı tereddütlerinin altında aslında aşıların çocuklarına zarar vereceği kaygısı yatar.
Ben de hem bir çocuk hekimi hem de bir baba olarak benzer kaygıları taşımıştım. Bu yüzden önce bu kaygılarıma neden olan soruların yanıtlarını öğrenmeye karar verdim. Ve şimdi burada araştırmalarım sonucunda öğrendiğim bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Karar sizin.
Aşılar, çocuklarımızı ölümcül olabilecek ve son derece bulaşıcı olan kızamık, zatürre ve difteri gibi hastalıklara karşı koruyarak her yıl 3 milyon ölümü önlemektedir. Aşılar sayesinde 2000 ile 2017 yılları arasında kızamık kaynaklı ölümler azalmış, çocuk felci ise neredeyse tamamen ortadan kalkmak üzeredir.
Ne yazık ki Dünya Sağlık Örgütü 2017 yılında tahminen 1,5 milyon çocuğun aşıyla önlenebilir hastalıklar yüzünden hayatını kaybettiğini bildirmiştir. Bunun nedeni genellikle aşılara erişememe olmakla birlikte, kimi ülkelerde ailelerin aşılara ilişkin kuşkuları ve kaygıları nedeniyle çocuklarının aşılanmasını reddetmeleri ya da geciktirmeleri olduğunu biliyoruz.
Bunun sonucunda, özellikle yüksek gelir düzeyine sahip ülkelerde kızamığın alarm verici yükselişi de dâhil olmak üzere çeşitli salgınlar ortaya çıkmakta.
Aşılama yapılmadan önce çiçek ve kızamık salgını sonucunda neredeyse nüfusun yarısının yaşamını yitirdiği kitlesel ölümler olurken aşılama sonrası ölüm oranları ciddi olarak azaltılmıştır.
Çiçek hastalığı tarih boyunca dünyanın hemen her yerinde kitlesel ölümlere neden olmuştur. 1966 yılında dünya çapında başlatılan çiçek aşısı kampanyası sonrası en son vaka 1977 yılında Somali’de bildirilmiştir. Ardından dünya üzerinde çiçek hastalığı hiç görülmemiştir. Dünya sağlık örgütü 1980 yılında bu hastalığın tamamıyla eradike edildiğini yani ortadan kalktığını ilan etmiştir.
İnsanlar genellikle aşıların güvenliğinden endişe ederler; aşıdan kaynaklanan yan etkiler ve aşıların içerdiği maddelerin uzun dönemde vücutta yapması olası tahribatlara dair duyulan endişe ön plandadır
Peki yan etkiler ne olacak?
Çiçek aşısını ele alalım: çiçek hastalığını önleme yönelik aşının yan etkisinin görülme sıklığı 1 milyonda bir iken hastalık görüldüğünde %30 öldürücü seyretmektedir. Yani aşının yan etkisi hastalığın ölümcül olma ihtimalinden yaklaşık 300.000 kat daha azdır. O dönemde de aşı karşıtlığı ve teredütü vardı. Ve eğer bizler bu bilgiler ışığında yine de aşı yaptırmamış olsaydık şu anda hala çiçek hastalığıyla boğuşuyor olacaktık. Oysa şu anda çiçek hastalığı dünyadan silinmiş durumda.
Benzer şeyi kızamık aşı içinde bahsedebiliriz. Kızamık aşısına bağlı anafilaksi yani çok ağır alerjik reaksiyonlar dahil yan etki görülme sıklığı 1 milyon dozda 3-10 arasındadır. Buna karşılık kızamık geçiren her 1000 çocuktan 60’ında zatürree, birinde ensefalit(beyin iltihabı)görülmekte. Her 1000 kızamık geçiren çocuktan biri ise ölmektedir.
Kızamık aşısına bağlı ensefalit yani beyin iltihabı görülme riski 1 milyon dozda birden az iken; aşılı olmayan çocuklarda bu oran binde birdir. Dolayısıyla aşılı olmayan çocuklarda beyin iltihabı görülme riski aşı olanlara kıyasla bin kat daha fazladır.
Ayrıca aşılanmamış bir çocuk kızamık geçirirse hemen değil ancak 5-7 yıl sonra aniden çocukta SSPE dediğimiz beyin iltihabı ile seyreden bir hastalık ortaya çıkabilmektedir. Bu hastalık çok hızlı ilerleyip, çocuk aylar içerisinde hızla kötüleşerek yatalak kalmakta ve ne yazık ki kaybedilmektedir. Aşı ile SSPE arasında bir ilişki bulunmamıştır. Yaygın aşılamayla birlikte bu hastalık neredeyse artık görülmemektedir.
Civa ve Otizm kaygısı
Anne babaların aşı ile ilgili akıllarında olan önemli bir mevzu da aşı ile otizm ilişkisidir. Özellikle aşıların içindeki civanın otizme neden olduğu kaygısı başta geliyor. Aşıya konulan civa, etkiyi artırıcı olarak değil, antibakteriyel etkisinden yararlanmak için koruyucu olarak kullanılıyor. Üstelik aşılarda kullanılan civa tuzu, etil civadır. Etil civa, metil civanın aksine vücutta birikmez ve kolayca metabolize edilip vücuttan hızlı bir şekilde atılır. Şu ana kadar aşılarda kullanılan etil civa hakkında otizm başta olmak üzere pek çok iddia gündeme gelmiş olsa da sağlığa zararlı olduğu bugüne dek kanıtlanamadı.
Peki bu kaygı nereden kaynaklanıyor?
Andrew Wakefield 1998 yılında The Lancet dergisinde yayınladığı makalesinde KKK aşısının içindeki tiomersalin yani etil civanın otizme neden olduğunu ileri sürmüştür. Bu makale üzerine Danimarka civa tuzunu aşılardan çıkarmıştır. Ardından bu konu ile yapılan hiçbir çalışmada aşılar ile otizm arasında bir ilişki tespit edilememiştir.
Civa ile otizm arasında bir ilişki varsa civa içeren aşıların kullanımı sonlandırıldıktan sonra otizm vakalarında azalma olması beklenirdi. Oysa Danimarka’da 1991- 98 yıllarında doğmuş olan 500.000 çocukluk bir çalışmada önceden cıva içermeyen aşı uygulanmış çocuklarda otizm görülme sıklığında azalma olmadığı gösterilmiştir. Benzer bir çalışma yine Danimarka’da 1992 yılında civa içeren aşıların kullanımına son verilmesi ile otizm sıklığında bir azalma olmadığı ve civa içeren aşılar ile otizm arasında bir korelasyonun saptanmadığını bildirmiştir.
Bu ve benzeri binlerce çalışmada civa ile otizm arasında bir ilişki olup olmadığı araştırılmıştır. Ancak bu savı destekleyecek bir tane bile çalışma bulunmamaktadır.
Aşılardaki civa ile otizm arasındaki ilişki en iyi; “bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış” atasözümüz ile özetlenebilir. Ne yazık ki o taş hala pek çok kaygılı anne-babanın çocuklarına aşı yaptırmamalarının dayanağı olarak gündem de tutuluyor.
Bu arada bu taşı atan Dr. Andrew Wakefield’ın aşı üreticilerine dava açan gruplardan ve hukuk derneklerinden aldığı yüklü paraları beyan etmemiş olması, çocukları tehdit ile korkutarak zorla kan aldığının ortaya çıkması, bu makaleyi yayınlarken kendi icadı olan başka bir kızamık kızamıkçık kabakulak aşısına gizlice patent almaya çalışıyor olduğunun anlaşılması üzerine The Lancet 2010 yılında makaleyi yayından çekmiştir.
Ardından yürütülen bu çalışmadaki ciddi etik sorunların tıp ahlakı ile bağdaşmaması gerekçesiyle Andrew Wakefield’un doktorluk lisansı iptal edilmiştir.
Aşı ile önlenebilen hastalıklar ve aşıyla önlenen ölümler (UNİCEF, 1996)
Tahmin edilen ölüm/yıl Engellenen ölüm Meydana gelen ölüm Engellenen ölüm (%)
Çiçek hastalığı 5 milyon 5 milyon yok 100
Difteri 260 bin 223 bin 37 bin 86
Boğmaca 990 bin 630 bin 360 bin 64
Kızamık 2,7 milyon 1,6 milyon 1,1 milyon 60
Yenidoğan tetanozu 1,2 milyon 0,7 milyon 0,5 milyon 58
Hepatit B 1,2 milyon 0,4 milyon 0,8 milyon 33
Tüberküloz 3,2 milyon 0,2 milyon 3 milyon 6
Çocuk felci 640 bin 550 bin 90 bin 86
#AşıHayatKurtarır
Sağlıcakla kalın, Uzm.Dr. Şadi İdem
Haber, Duyuru, ve her türlü gelişmeden haberdar olmak için e-bülten aboneliğini yaptırınız